
DEPREMZEDE YETİMLERE
AİLE OLMAK
​​
Recep ARDOÄžAN
​
GİRİŞ
6 Åžubat KahramanmaraÅŸ Depremi, geniÅŸ ölçekli hasar ve kayıplara yol açmış, çok sayıda insan depremden dolayı vefat etmiÅŸ, yaralanmış veya yakınlarını kaybetmiÅŸtir. Depremde çok sayıda çocuk da anne veya babasını kaybetmiÅŸtir. ÇeÅŸitli web sayfalarında depremzede yetimlerin yaÅŸadığı zorluklar ve onlar için yapılması gerekenlere dikkat çekilmiÅŸtir.
Çıkan haberlerde, depremde henüz ailesi bulunamayan çocuklarından isimlerini söyleyemeyecek kadar küçük olanlar, bunlardan kimlikleri henüz tespit edilemeyenler olduÄŸu; DNA ve biyometrik verilerle hakkında bilgi edinilenlerin tespit edilenlerden 1600 kadarını ailesine ulaÅŸtırıldığı haberi verilmektedir.[1] DiÄŸer bir haberde, ya annesini ya babasını ya da her ikisini kaybeden 3500 kadar çocuk olduÄŸu; bunlardan 2,500’ü halen deprem bölgesinde bulunan, 1000’e yakın diÄŸer illerdeki birinci derecedeki akrabalarının yanına verildiÄŸi bildirilmektedir.[2] Ayrıca, Aile Bakanlığı’nca 1914 çocuÄŸun kayıt altına alındığı, 1850 çocuÄŸun ailelerine teslim edildiÄŸi, 40 çocuÄŸun devlet korumasına alındığı, bir çocuÄŸun evlatlık verildiÄŸi, iki çocuÄŸun koruyucu aileye yanında olduÄŸu kaydedilmektedir.[3]
Deprem günlerinden itibaren, anne veya babasını kaybeden çocukların maddi ve manevi açılardan desteklenmesi yönünde, gereksek devlet kurumları ve STK’larla gerekse bireysel boyutta çabalar sergilenmiÅŸtir. Bu çabaların arkaplanında sosyal devlet anlayışı kadar İslamî deÄŸerlerin ve yine bu deÄŸerler beliren ahlak anlayışlarının ne denli rolü, bu konudaki çalışmalara yön verecek mahiyettedir.
AÅŸağıda, İslam’ın genel olarak yetimlerin gözetimine yaklaşımı, İslam Peygamberi’nin (s.a.v.), onun âli/ailesi ve ashabının hayatından örneklerle açıklanacaktır.
​
1. YETİMLERİN GÖZETİMİNE İSLAM’IN YAKLAÅžIMI
Yetimleri korumak, çeÅŸitli maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamak, eÄŸitmek ve yetiÅŸtirmek, İslam’ın genel iyilik ve muhtaç olana yardım ilkesinin[4] gereÄŸi olup, koruma ve yardıma en çok onlar muhtaç olduÄŸu için onları görüp gözetmek de en baÅŸta gelen bir deÄŸerdir.
İslam öncesi devirde (Cahiliye) Araplar arasında evlat edinme uygulaması yaygındı ve evlat edinme, kütük/nesep, evlenme, boÅŸanma, miras, akrabalık gibi konularda öz çocuk gibi hükümler doÄŸururdu. Medine döneminde çocuk edinme konusunda inen “Allah, evlatlıklarınızı öz çocuklarınız gibi kılmamıştır.”[5] ayetiyle, edinilen çocuÄŸun her bakımdan biyolojik çocuk gibi kabul edilmesi reddedilmiÅŸ; çocuÄŸun asıl/biyolojik babalasına nisbet edilmesi emredilmiÅŸtir:
Onları [evlât edindiklerinizi öz/biyolojik] babalarına nisbet ederek çağırın. Allah yanında en doÄŸrusu budur. EÄŸer babalarının kim olduÄŸunu bilmiyorsanız, onları din kardeÅŸleriniz ve görüp gözettiÄŸiniz kimseler olarak kabul edin. [....][6]
İslam Dini’nde, kimsesiz çocukların bakım ve gözetilmesi emir veya tavsiye edilmiÅŸ; bunları kimsesiz bırakmamakta devletin sorumluluÄŸu olduÄŸu belirtilmiÅŸ olmakla birlikte "hukuki sonuçlar doÄŸuran bir evlatlık müessesesi" kabul edilmiÅŸ deÄŸildir. Daha açık ifadeyle, nesep deÄŸiÅŸtirme ÅŸeklindeki bir evlat edinme İslam’ın ilkelerine (neslin korunması) aykırıdır.
DİYK’nin “Koruyucu aile olmanın hükmü nedir?” sorusuna verdiÄŸi cevap aÅŸağıdaki ÅŸekildedir:
[….] evlatlığın nesebi, evlat edinene baÄŸlanmaz, aralarında mahremiyet meydana gelmez ve mirasçılık iliÅŸkisi doÄŸmaz. Bununla birlikte evlatlık kurumu zaman zaman ‘koruyucu aile’ tarzında varlığını sürdürmüÅŸtür. [….] sevgiye, ÅŸefkate ve korumaya muhtaç kimsesiz çocuklar, kendilerine yardım eli uzatılarak, ailelerin yanında veya çocuk yuvalarında himaye edilmeli; eÄŸitilip, sanat ve meslek sahibi yapılarak topluma kazandırılmalıdır. Fakat bunu yapmak için hiçbir kimsenin, çocuÄŸun kendi soy kütüÄŸü ile iliÅŸkisini kesmeye, ona öz ana babasını unutturmaya hakkı olmadığı gibi onu kanuni mirasçıları arasına katması ve aile içi tesettür ve mahremiyet bakımından kendisine öz evlat gibi davranması da doÄŸru deÄŸildir. Bunun yerine İslâm’ın tavsiyesi; onu koruma altına almak, bakmak, büyütmek, maddî ve manevî ihtiyaçlarını karşılamak, hukuk ve helâl-haram kuralları bakımından ona öz çocuk gibi deÄŸil, bir din kardeÅŸi gibi muamele etmektir.[7]
Koruyucu aile, çeÅŸitli nedenlerle öz ailesi yanında bakımları bir süre için saÄŸlanamayan çocukların kendi aile ortamlarında eÄŸitim, bakım ve yetiÅŸtirilme sorumluluÄŸunu kısa veya uzun süreli olarak, ücretli veya gönüllü statüde devlet denetiminde paylaÅŸan, hissettikleri toplumsal sorumluluÄŸu gösterebilen uygun aile ya da kiÅŸilerdir.[8]
Koruyucu aile uygulaması, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından yürütülen bir hizmet olup, öz ailesi tarafından bakılamayan ve evlat edindirilemeyen çocuklar bu ÅŸekilde koruma altına alınmaktadır. Uygulamada çocuÄŸun öz ailesi ile iliÅŸkisinin ve bağının korunması ilkesi gözetildiÄŸi için, koruyucu aile olarak öncelikle yakın akraba, komÅŸu ve dost çevresi tercih edilmektedir.[9] Evlat edinme, çocuÄŸun velayet haklarının evlat edinene mahkeme kararı ile devredilmesi ve çocuÄŸun nesebinin deÄŸiÅŸmesidir. Koruyucu aile için velayet haklarının devri söz konusu deÄŸildir, velayet, çocuÄŸun asıl/biyolojik ailesindedir.[10]
ÇocuÄŸun asıl/biyolojik anne babasının gizlenmesi, çocuÄŸun onları bilmemesi, evlat edinenlerin kendilerini çocuÄŸun asıl/biyolojik anne babası imiÅŸ gibi göstermeleri, ileride gerçek anlaşıldığında, ciddi krizlere yol açmaktadır. Ayrıca, anne ve baba hayattaysa çocuÄŸunu görmekten, çocuk da asıl anne babasını bilmekten mahrum kalması dinen ve ahlaken doÄŸru olmadığı gibi hukuken de doÄŸru deÄŸildir. Çünkü anne ve babasını bilmek, bir “insan hakkı”dır. Nitekim, BM Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989’da kabul edilen “Çocuk Haklarına Dair SözleÅŸme”nin 8. Maddesine göre, “Taraf Devletler, yasanın tanıdığı ÅŸekliyle çocuÄŸun kimliÄŸini; tabiiyeti, ismi ve aile baÄŸları dahil, koruma hakkına saygı göstermeyi ve bu konuda yasa dışı müdahalelerde bulunmamayı taahhüt ederler.”
İslam’a göre,
- Evlatlığın nesebi, evlat edinene bağlanmaz,
- Koruyucu aile ile çocuk arasında mahremiyet meydana gelmez
- Aralarında mirasçılık iliÅŸkisi doÄŸmaz. Çocuk edinen kimselerin mirasına kan ve evlilik bağıolmadığı hâlde çocuÄŸun ortak olması, haksızlıktır.
İslâm’ın bu kuralları, asla yetim, öksüz ve kimsesiz çocuklarla ilgilenilmeyeceÄŸi anlamına gelmez. İslâm’ın tavsiyesi; çocuÄŸu koruma altına almak, bakmak, büyütmek, maddî ve manevî ihtiyaçlarını karşılamak, ahlaki ve dinî eÄŸitimini desteklemek, iyi bir meslek eÄŸitimi almasını ve hayata hazırlanmasını saÄŸlayarak ona iyi bir gelecek sunmaktır. Ama hukuk, helâl-haram kuralları bakımından ona öz çocuk gibi deÄŸil, bir emanet, bir din kardeÅŸi gibi muamele etmektir.[11] Bu nedenle, Müslüman toplumlarda, çocuk edinmenin yerini çoÄŸun kez ‘koruyucu aile’ uygulaması almıştır.
Anne ve babasını kaybetmiÅŸ çocukların, hayatındaki boÅŸluÄŸu giderebilmek, onların farklı ihtiyaçlarını karşılamak, onlara psikolojik destek vermek, bununiiçin daima yanlarında olmak hassas bir konudur. Nitekim, Hz. Peygamber’in sahabilerden Ebu Zerr’e tavsiyesi, kimsesiz çocukların himayesini üstlenmenin son derece özen gerektiren bir olay olduÄŸuna iÅŸaret etmektedir:
"Ey Ebu Zerr! Ben seni zayıf bir kimse görüyorum. Ben kendim için istediÄŸimi senin için de isterim. Öyleyse iki kiÅŸi üzerine emir olmayasın, yetim malına da velilik yapmayasın."[12]
Yetim ve öksüzleri Allah’ın emaneti olarak bilmek, onlarınn haklarına riayet etmek, onları görüp gözetmek, İslam’ın adalet, merhamet, ÅŸefkat gibi erdemlerinden, insana saygı ilkesinin de bir yansımasıdır. İslam’a göre, her insan, anne karnında ruh üflendikten, saygın bir bireydir; her insan gibi üstün bir fıtrat üzere yaratılmıştır;[13] her insan gibi ÅŸerefli kılınmıştır.[14]
"Her kim Allah yolunda savaÅŸacak bir askeri (savaÅŸ için) donatırsa kendisi de savaÅŸmış gibi olur. Kim de Allah yolunda savaÅŸa çıkan gazinin arkasından ailesine iyi bir ÅŸekilde göz kulak olursa o da savaÅŸmış gibi olur."[15]
“...Yetimlerin ihtiyacına koÅŸan, Allah yolunda savaÅŸa giden askerlerle, gündüzün oruç tutup, geceyi ibadetle geçiren gibidir.”[16]
"[….] kim bir yetim alarak yiyeceÄŸine ve içeceÄŸine ortak ederse [bakımını ve yetiÅŸtirilmesini üstlenirse], affedilmeyecek bir günah iÅŸlememiÅŸse, Allah onu mutlaka cennete koyar."[17]
1.1. Hz. Peygamber’in Ailesinden Örnekler
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) henüz anne rahmindeyken babası vefat etmiÅŸti. Altı yaşına geldiÄŸinde Hz. Muhammed (s.a.v.), annesiyle birlikte, babasının kabrini ve akrabalarını ziyaret etmek amacıyla Medine'ye gittiler. Bir ay kadar oradaki akrabalarının yanında kaldılar. Mekke'ye dönerken Ebvâ köyüne geldiklerinde Âmine hastalanarak vefat etti. Bu üzücü olayın ardından, dadısı Ümmü Eymen (r.a.), Hz. Muhammed’i, Mekke’ye getirdi. Fakat her daim onu ÅŸefkatle büyüten, ona aile olanlar vardı.
Annesi vefat ettikten sonra Sevgili Peygamberimiz’i dedesi Abdulmuttalib himayesine aldı. Sevgili Peygamberimiz’in (s.a.v.) bakımıyla da dadısı Ümmü Eymen Bereke (r.a.) ilgileniyordu. Peygamber Efendimiz (s.a.s.), uzun süre kendisine hizmet eden Ümmü Eymen’i daima sever ve sayardı. Ona “Sen benim ikinci annem sayılırsın.” derdi.
Abdulmuttalip’in vefatı üzerine sekiz yaşında olan Hz. Muhammed'in bakımını amcası Ebu Talip üstlendi, Ebu Talip’in hanımı Fatıma b. Esed (r.a.) da çocuklarından ayırt etmeksizin onun her ihtiyacıyla ilgilendi. ona daima sevgi ve ÅŸefkatle yaklaÅŸtı, annelik yaptı.
İslam Peygamberi (s.a.v.) de kendisine kucak açan, aile olan, sevgi ve ilgiyle yetiÅŸmesi için çabalayan bu insanlara hayatı boyunca ilgi, sevgi, ÅŸefkat, vefa ve iyilik kavramlarıyla yaklaÅŸmıştır. ÖrneÄŸin, bir kıtlık zamanı, amcası Ebu Tâlib'in ailesini geçindirmek için zorluk çektiÄŸini görünce, daha zengin biri olan diÄŸer amcası Abbas'a gidip Ebu Talib’in çocuklarından birinin bakımını üstlenmeyi teklif etmiÅŸtir. Böylece Câfer'i, Abbas; Ali'yi de Hz. Muhammed (s.a.v.) evlat edinmiÅŸtir. İbn HiÅŸam, Muhammed b. İshak, es-Sîretü’n-nebeviyye, I-IV, Beyrut 1999, I, 204.DENNNNNNN Bu noktada, İslam’ın zenginliÄŸi, insanın davranışlarına yön veren bir üst deÄŸer olarak görmeye, zengin olmayı bir varoluÅŸ amacına dönüÅŸtürmeye karşı olduÄŸu vurgulanmalıdır. İslam’da zenginlik, biriktirme hırsı ve kibirle deÄŸil iyilikle birleÅŸtiÄŸinde, insan için bir hayırdır. Bu konuda İslam Peygamberi (s.a.v.) ÅŸöyle der: “...Åžu dünya malı gerçekten çekici ve tatlıdır. Buna bir Müslümanın sahip olması ne kadar güzeldir! Yeter ki, ondan fakire, yetime ve yolcuya versin.”[18]
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), gerek insan ve Müslüman olarak gerekse peygamber ve devlet yönetici olarak yetim ve öksüzlere karşı daima duyarlı olmuÅŸtur. hayatı boyunca kimsesiz çocukları da korumasına almış, onlara yuvasının kapılarını açmıştır. Bu nedenle, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) evi, yetimlerin ve kimsesizlerin bakıldığı, doyurulduÄŸu, giydirildiÄŸi, ihtiyaçlarının giderildiÄŸi bir yer olmuÅŸtur.
Hz. Peygamber'in evinde ve himayesinde büyüyen çocuklar arasında eÅŸi Ümmü Habîbe'nin kızı Habîbe bint Ubeydullah ile bir diÄŸer eÅŸi Ümmü Seleme'nin dört evladı da bulunmaktadır. HabeÅŸistan'da dünyaya gelen Habîbe, babası Ubeydullah b. CahÅŸ'ın irtidad etmesinin akabinde annesi Ümmü Habîbe Resulullah ile evlenince peygamberin evinde büyüyen kimsesiz çocuklar arasına katılmıştı. Ümmü Seleme ise kocası Ebû Seleme Uhud gazvesinden sonra ÅŸehid düÅŸünce dört çocuÄŸu ile dul kalmıştı. Bir süre sonra Hz. Peygamber tarafından kendisine evlilik teklif edi- lince çocuklarının çok olması endiÅŸesi ile bu evliliÄŸe mütereddit yaklaÅŸmış ancak Resulullah'ın, çocuklar hususunda Allah'ın lütuf ve inayetinin yeterli olduÄŸunu hatırlatması üzerine bu evlilik gerçekleÅŸmistir. Bundan sonra Ümmü Seleme’nin dört yetimi Seleme, Ömer, Dürre, Zeyneb, Hz. Peygamberin himayeinde büyüyen yetimlerdendir.[19]
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), bir devlet baÅŸkanı olarak da yetimleri ve öksüzleri himaye etti. Dinen zengin sayılanların zekâtını devlet eliyle toplayarak bunları içlerinde yetimlerin de bulunduÄŸu ihtiyaç sahiplerine ulaÅŸtırdı. Bu konuyla ilgili olarak bir sahabi ÅŸu olayı anlatmaktadır: “Bize Peygamber’in zekât memuru geldi. Zekâtı zenginlerimizden alıp fakirlerimize verdi. Ben yetim bir çocuktum. Bana da bir deve verdi”.[20] Bu örnek, Hz. Peygamber döneminde devletin yetimleri korumasını ve onların ihtiyaçları için kaynak ayırdığını göstermektedir. Mute Savaşı'nda ÅŸehit olan Hz. Cafer'in eÅŸi Hz. Esma anlatıyor:
"Ordumuz Mute'ye gittiÄŸinde, neler olup bittiÄŸini bilemiyorduk. Efendimiz (s.a.v.), o günlerde evimize gelerek:
― Ya Esma! Çocukların nerede, diye sordu.
Yerlerini gösterdim. Yanlarına gidince, onları kucakladı, öpüp kokladı. Bu sırada bir de baktım, gözyaşı döküyordu.
― Ya Rasulellâh! Sizi aÄŸlatan nedir? Yoksa Cafer'den haber mi var, diye sordum.
Hz. Peygamber güçlükle konuÅŸarak:
― Onlar bugün ÅŸehit oldular, dedi.
Feryat edip aÄŸlamaya baÅŸladım. Peygamberimiz, metanetli olmamı tavsiye etti.”
Hz. Cafer'in 'in oÄŸlu Abdullah, bu olayın devamını ÅŸöyle anlatıyor:
"KardeÅŸimle birlikte oynuyorduk. Efendimiz (s.a.v.) gelip bize sarıldı. Sonra da öptü. O sırada yüzüne bakıyordum. Gözlerinden oluk oluk süzülen yaÅŸar, sakalından aÅŸağı damlıyordu. Bizim için dua ettikten sonra:
― Allah'ım! Cafer, hiç ÅŸüphe yok ki sevapların en güzeline koÅŸtu, buyurdu.
Yanımızda bir sürü insan vardı. Onlara seslenerek:
― Cafer ailesi için yemek yapın, buyurdu, çünkü onlara, onları meÅŸgul eden (acı haber) geldi.
Peygamberimiz, babamın ÅŸehit düÅŸmesinden sonra beni ve kardeÅŸimi evine aldı. Bizi üç gün boyunca misafir etti. Hanım sahabilerden Selma'ya, bizim için çok güzel yemekler hazırlattı. Bir berber çağırarak saçımızı kestirdi. Ben ve kardeÅŸim için bir koyun ayırtıp iÅŸaret koydu. Daha sonra onların bereketli olması için Allah’a dua etti. Allah'a andolsun, ben o davar kadar bereketli bir hayvan ne aldım ne de sattım. Annem bizi almak için gelince:
― Ya Esma! Bu çocukların geçimi ve bakımları için sakın endiÅŸe etme! Dünyada ve ahirette, onların velisi benim, buyurdu.
Peygamberimiz, Mute'den dönen mücahitlerin Medine'ye haber alınca:
― Toplanınız ve kardeşlerinizi karşılayınız, dedi.
Hava o gün son derece sıcaktı. Buna raÄŸmen herkes yollara düÅŸtü. Allah Rasulü, bazı Müslümanların at ve develerle gittiÄŸini görünce ÅŸöyle buyurdu:
― Çocukları yürütmeyin, onları hayvanlarınıza bindirin! Cafer'in oÄŸlunu da bana getirin!
Hz. Cafer'in küçük oÄŸlu Muhammed, yaşından ötürü evde kalmıştı. Büyük oÄŸlu Abdullah'ı getirdikleri zaman, onu devesinin önüne alıp ÅŸefkatle kucakladı.
Peygamberimiz, belki de o sırada henüz küçük bir çocukken annesiyle birlikte yaptığı ilk ve son yolculuÄŸu hatırlamış, bindikleri devede annesi kendisini nasıl kucaklamışsa o da yetim Abdullah'ı öyle kucaklamıştı.[21]
Peygamber Efendimiz (s.a.s.), kadınların, çocukların, özellikle de yetimlerin hakkını gözetme konusunda model olduÄŸu gibi sahabileri de insanların ne çok haksızlık ettikleri kadınların ve yetimlerin haklarına riayet konusunda özellikle uyarmıştır:
“…İki zayıf kimsenin, yani yetim ile kadının hakkını ihlal etmekten herkesi ÅŸiddetle sakındırıyorum.”[22]
Peygamberimiz, yetimleri korumayı ve onların bakımnı üstlenmeyi teÅŸvik etmiÅŸtir.
"Kendi yetimini veya baÅŸkasına ait bir yetimi himaye eden kimseyle ben, cennette ÅŸöyle yan yana bulunacağız"[23] “Ben ve yetimi himaye eden kimse cennette ÅŸöylece beraber bulunacağız.”[24]
Öksüz ve yetimlere sahip çıkmak, onları koruyup kollamak, onlara en güzel ÅŸekilde bakmak, müminler için önemli bir sorumluluktur. Bu sorumluluk bazen bireysel bir farz (farz-ı ayn) bazen de toplumsal bir farzdır (farz-ı kifâye). Bu konuda Sevgili Peygamberimiz müminleri duyarlı olmaya teÅŸvik etmiÅŸtir. O, “...Yetimlerin ihtiyacına koÅŸan, Allah yolunda savaÅŸa giden askerlerle, gündüzün oruç tutup geceyi ibadetle geçiren gibidir.”[25] diyerek yetim ve kimsesizlere yardım etmenin Allah katında çok deÄŸerli bir davranış olduÄŸuna dikkat çekmiÅŸtir.
1.2. Sahabilerden Örnekler
Aynı duyarlılığı onu model alan aile bireyleri ve sahabileri de göstermiÅŸlerdir.
Uhud Savaşı'nda ÅŸehit olan Hz. Hamza'nın yetim kızı Ümâme, Mekke'de kalmıştı. Hudeybiye AntlaÅŸması'ndan bir yıl sonra Hz. Peygamber ve ashabı Mekke'de üç kalmışlar ve kaza umresi yapmışlardı. Medine'ye dönüÅŸ için yola çıktıklarında esnada Ümâme onlara yetiÅŸti ve Peygamberimiz'e "Amca, amca!" diye seslendi. Peygamberimiz ve ashabı onu yanlarına aldılar. Medine'ye geldiklerinde, Ümâme'nin akrabaları onun bakımını üstlenmek için adeta birbirleriyle yarıştılar.
Peygamberimiz (s.a.v.), Hz. Hamza ile Zeyd b. Harise'yi kardeş yapmıştı. Bu nedenle Zeyd:
― KardeÅŸimin kızını görüp gözetmeye ben daha layığım, dedi.
Ancak Hz. Cafer buna itiraz etti:
― Teyze de bir annedir, dedi. EÅŸim Esma Ümâme'nin teyzesidir. Bu bakımdan onu bakımını üstlenmeye ben daha layığım.
Hz. Ali ise ÅŸöyle dedi:
― Amcamın kızını müÅŸriklerin arasında çıkarıp getiren benim. Üstelik ona akrabalık bakımından benden daha yakın deÄŸilsiniz. Onu görüp gözetmeye ben daha layığım.
Karar, Hz. Peygamber'e bırakıldı. O Ümâme'nin bakımını, hem anne hem de baba tarafından akrabası olan Cafer ailesinin üstlenmesinin daha doÄŸru olacağını söyledi.[26]
Hz. Muhammed’in sevgili eÅŸi Hz. AiÅŸe (r.a.) de kardeÅŸinin yetim kızlarının bakımını üstlenmiÅŸ ve onları evinde büyütmüÅŸtür.[27]
Hz. Peygamber’in (s.a.v.) güzide ashabı da kimsesizlere yuvalarını açıyor, onların bakımını üstleniyordu. ÖrneÄŸin, Abdullah b. Ömer, sofrasında mutlaka bir yetim bulundururdu. Bir keresinde, yemek hazırlatmıştı. O yetimi aradı ama bulamadı. YemeÄŸini bitirdikten sonra, yetim geldi. Abdullah b. Ömer, onun için de bir yemek getirilmesini istedi fakat evde yemek yoktu. Bunun üzerine İbn Ömer, gidip kavrulmuÅŸ un ve bal getirip yetime ikram etti.[28] Bu olay her seferinde, ayrı bir sorumluluk hissederek yetime gösterilen özeni örneklendirmektedir.
İslam bu konuda çeÅŸitli hassasiyetleri gözetmeyi emreder. Bu hassasiyetler, fıtraten bozulmamış bir “vicdan”la örtüÅŸen davranışlardır. Haramı helalin içine katmamak, meÅŸru olandan ayrılmamk, takdir yetkisi bulunan yerlerde maruf (kamu vicdanınca kabul görecek) olanı yapmak, İslam’ın hassasiyetlerini açıklar. Ashab-ı Kiram, sahip çıktıkları yetim ve öksüzlerin haklarına riayet edememekten korkuyordu. İçlerinde maddi durumu iyi olmayanlar da vardı. Onlardan biri, Peygamber’e (s.a.v.) gelmiÅŸ ve “Ben fakirim, benim hiçbir ÅŸeyim yok, ancak zengin bir yetimim var; onun malından yiyebilir miyim?” demiÅŸti. Hz. Peygamber (s.a.v.) de, “İsrafta bulunmadan, harcamada acele etmeyerek ve onun malının ticaretini sana ait bir sermaye edinmeyerek yetimin malından yiyebilirsin.”[29] buyurmuÅŸtur. Daha sonra gelen bir ayette de fakir olan kimselerin, bakımını üstlendikleri yetimlerin mallarından meÅŸru ölçüler içerisinde yiyebilecekleri bildirilmiÅŸtir:
DiÄŸer yandan yakınlarını ihtiyacı için [yerinde ve gerekli] yapılan harcamalar da İslam’da “sadaka” hükmündedir. Bu yakınlar ihtiyaç sahibi olduÄŸunda, yapılan harcamanın sevabı katlanır. Ashab-ı kirâm’dan Abdullah bin Mesud’un hanımı Zeyneb Peygamber Efendimize (s.a.v.):
– Kocama ve yakınlarımdan korumam altında bulunan birkaç yetime verdiÄŸim nafaka benim için sadaka yerine geçer mi, diye sormuÅŸtur. Peygamberimiz de ÅŸöyle buyurmuÅŸtur:
– VerdiÄŸin bu nafakaya karşılık iki sevap vardır: Sadaka sevabı ve akrabayı gözetme sevabı.[30]
Dinimiz yetim ve kimsesiz çocukların bakımevi gibi yerlerden ziyade aile ortamında himaye edilmesini gündeme getirmiÅŸtir.[31]
2. PSİKOLOJİK BOYUT
Depremzedelerin özellikle de anne veya babasını kaybetmiÅŸ yetimlerin ihtiyaçlarını giderme noktasında maddi desteÄŸin yanında onların yaÅŸadığı travma, korku ve kaygıyı gidermeleri için yapılacak destek büyük önem taÅŸmaktadır. Bu desteÄŸin uzamnlar tarafından verilebilmesi için konu üniversitelerde akademik düzeyde ele alınmakta; ayrıca çeÅŸitli kamu kurumları ve STK’lar bu alanda faaliyet göstermektedir.
İslam dininde yetim çocuklara sevgi ve ÅŸefkat göstermeyi öÄŸütleyen hadislerde olmakla birlikte, psikolojik-manevi desteÄŸin gerek ilmî boyutunun gerekse uygulama boyutunun detaylı ve sistematik biçimde ortaya konuılması Müslüman ilim adamlarının görevidir. Nitekim çeÅŸitli dinî kurumlar ve Müslüman ilim adamalrı bu alanda önemli bir çaba sergilemeye baÅŸlamışlardır.
Yetimlere manevi destek, bazı ayetlerin üslubunda belirmektedir. ÖrneÄŸin, bir ayette “…. onlar sizin kardeÅŸlerinizdir.’”[32] denirken, onlara karcdeÅŸçe, ilgiyle, sevgiyle, ÅŸefkatle yaklaÅŸmak gerektiÄŸi ihsas edilmektedir. Hz. Peygamber’in hadislerinde ise onlara ÅŸefkat göstermek gerektiÄŸi açık bir ÅŸekilde vurgulanmaktadır:
“Her kim yalnız Allah rızası için ÅŸefkatle bir yetimin başını okÅŸarsa elinin deÄŸdiÄŸi saçlar sayısınca sevap kazanır. Yetim kalmış bir kız veya erkek çocuÄŸu yanına alıp iyilik ve güzellikle bakan kimse ile ben, cennette ÅŸu iki parmak (iÅŸaret parmağıyla orta parmak) gibi yan yana olacağız.”[33]
Kendisi de bir yetim olan Peygamberimiz, yetimlere sevgi, ÅŸefkat ve iyilikle yaklaÅŸmak; onları diÄŸer aile bireylerinden ve kendi çocuklarından ayırt etmemek gerekitÄŸini de vurgulamıştır:
“… En iyi ev, içinde kendisine iyi davranılan öksüz bulunan evdir. En kötü ev de içinde öksüz bulunup da kendisine kötü davranılan evdir.”[34]
Yetime kötü davranış, insanın yaratılıştan gelen insanî yönünün körelmesine ve kalbinin katılaÅŸmasına yol açar. Kalbin katılaÅŸması, bir insan için en kötü durumdur. Yetimi aile bireyi olarak görmek yerine ona kötü davranmak, insanın bencil, narsist, çıkarcı olmasına, her haksızlığı yapan biri hâline dönmesine yol açar ki, bu da toplum için manevi bir travma demektir.[35]
Bir ayette de empatinin/duygudaÅŸlığın ve toplumun ahlaki deÄŸerlerinin insanlar için bir güvence olduÄŸunun altı çizilmektedir:
“Kendileri, geriye zayıf çocuklar bırakmaktan (çocuklarının yetim kalmalarından) endiÅŸeye kapılanlar, yetimlere haksızlık etmekten de korkup titresinler; Allah’tan sakınsınlar ve doÄŸru söz söylesinler.”[36]
Toplum, öte dünyaya uÄŸurladığı insanlara karşı ve onların gereide bıraktığı ailesine, toplumun birer ferdi olarak, vefa duygusuyla yaklaşırsa, ailesini kaybedenlerin ailesi devlet ve millet oalacaktır.
Toplumumuzda yetimlere maddi ve manevi destek veren, onların bakımnı üstlenen, bazen bu konuda vakıflar kurararak sorumluluklar üstelenen insanlar hep olagelmiÅŸtir. Deprem günlerinde de göçük annesini veya babasını yahut her ikisini kaybetmiÅŸ olan yetimlere, çeÅŸitli STK’la ve devlet kurumları kucak açmıştır.
AÅŸağıdaki spotlar da yetimleri himaye etme ve onlara destek olma çabalarının birer ifadesidir:
“Depremin yetimlerini sahipsiz bırakmıyoruz.”[37]
“Depremden Etkilenen Çocuklar İçin Bağış Yap”[38]
Umut Kervani adını taşıyan bir sayfa isimle çeliÅŸik bir ÅŸekilde “Bu bayram depremde yetim kalan çocuklar için en zor bayram olacak” baÅŸlığıyla haber girmiÅŸtir. Haberde vakıf baÅŸkan yardımcısı, “Bizim için artık temel ihtiyaç, gıda yardımı olmaktan çıktı.” diyerek bu çocuklar için baÅŸka maddi veya psikolojik desteÄŸin aciliyetine dikkat çekmektedir.[39] Bazı vakıflar, depremzede çocukların travma, kaygı ve sıkıntı ile baÅŸa çıkabilmeleri için psikososyal destek çalışmaları yürüttüÄŸünü haber vermektedir.[40]
KAYNAKÇA
Görgülü, Ülfet, “Koruyucu Aile Uygulamasının İslam Hukuku Açısından DeÄŸerlendirilmesi”, İslam Hukuku AraÅŸtırmaları Dergisi, S 23 (2014), s. 45-58.
“İHH’dan depremzede çocuklara psikososyal destek çalışması”, [yayım tarihi: 15.02.2023] https://ihh.org.tr/haber/ihhdan-depremzede-cocuklara-psikososyal-destek-calismasi
“Depremzede çocuklar için 'psikolojik destek' önerileri”, [yayım tarihi: 26.03.2023], www.cnnturk.com/saglik/depremzede-cocuklar-icin-psikolojik-destek-onerileri-1904276
“Din İşleri Yüksek Kurulundan "Koruyucu Aile" Açıklaması”, [Yayım tarihi: 18.02.2023], www.diyanethaber.com.tr/din-isleri-yuksek-kurulundan-koruyucu-aile-aciklamasi
“Koruyucu aile olmanın hükmü nedir?” [Yayım tarihi: 12.07.2017] https://kurul.diyanet.gov.tr/Cevap-Ara/886/koruyucu-aile-olmanin-hukmu-nedir
“Koruyucu aile kapsamında himayeye alınan çocuklar için devletin ödediÄŸi paranın alınmasında dinen bir sakınca var mıdır?”, [Yayım tarihi: 12.07.2017], https://kurul.diyanet.gov.tr/Cevap-Ara/887/koruyucu-aile-kapsaminda-himayeye-alinan-cocuklar-icin-devletin-odedigi-paranin-alinmasinda-dinen-bir-sakinca-var-midir#:~:text=Din%20%C4%B0%C5%9Fleri%20Y%C3%BCksek%20Kurulu,-%C3%9Cye%20Giri%C5%9Fi&text=Koruyucu%20aile%20program%C4%B1%20uygulamas%C4%B1%20kapsam%C4%B1nda,din%C3%AE%20a%C3%A7%C4%B1dan%20bir%20sak%C4%B1nca%20yoktur.
“Yetim Vakfı Depremde Yetim Kalan Çocuklara Kol Kanat Geriyor” [yayım tarihi: 08.03.2023], https://yetimvakfi.org.tr/haber/yetim-vakfi-depremde-yetim-kalan-cocuklara-kol-kanat-geriyor?gad_source=1&gclid=Cj0KCQiAq-u9BhCjARIsANLj-s1vMpkHaVifOBhTKLGMTpkDV6m8NSERgI9xUbwLqj3XpbfVzpknbF4aAgZhEALw_wcB
“Wall Street Journal yazdı: Enkazdan kurtarılan bebekler ve mucizevi buluÅŸmalar”, [yayım tarihi: 10.03.2023 ], https://gazeteoksijen.com/turkiye/wall-street-journal-yazdi-enkazdan-kurtarilan-bebekler-ve-mucizevi-bulusmalar-172544
Depremin en ağır bilançosu: 3 bin 500 çocuk yetim”, [yayım tarihi: 17 Temmuz 2023], https://abcgazetesi.com/depremin-en-agir-bilancosu-3-bin-500-cocuk-yetim-612261 krÅŸ.
“Depremzede ve refakatçisiz çocuklar ne durumda?”, [yayım tarihi: 11.02.2023], https://www.bbc.com/turkce/articles/c8054znx9y9o
"En kıymetli emanetler! Depremin en ağır bilançosu: 3 bin 500 çocuk yetim" (yayım tarihi: 17.07.2023),https://www.hurriyet.com.tr/gundem/en-kiymetli-emanetler-depremin-en-agir-bilancosu-3-bin-500-cocuk-yetim-42299809
“Bu bayram depremde yetim kalan çocuklar için en zor bayram olacak”, [yayım tarihi: 9 Nisan 2023], https://umutkervani.org.tr/haber/bu-bayram-depremde-yetim-kalan-cocuklar-icin-en-zor-bayram-olacak.html
Åžahyar, AyÅŸe Esra, “Hz. Peygamber Döneminde Yetim ve Kimsesiz Çocukların Himâye Edilmesi”, Hz. Peygamber Döneminden Günümüze Yetimlerin Himayesi Edilmesi: Koruyucu Aile Olmak, ed. Bedriye Yılmaz. TDV Yayınları, 2. bs., Ankara, 2018, ss. 49-65.
UNICEF Türkiye Milli Komitesi, https://bagis.unicefturk.org/guneydogudepremi?utm_source=google&utm_medium=cpc&utm_campaign=generic&utm_term=deprem%20yard%C4%B1m&utm_content=text-ad&utm_campaign=generic&utm_term=deprem%20yard%C4%B1m&utm_content=text-ad&gad_source=1&gclid=CjwKCAiAmfq6BhAsEiwAX1jsZww4iNnZhgIa-HLNPKuCBIadTfpTnFmnLTcWkyorx_v9CZOLLgDr8BoCyWYQAvD_BwE [EriÅŸim: 02.02.2025]
[1] “Wall Street Journal yazdı: Enkazdan kurtarılan bebekler ve mucizevi buluÅŸmalar”, [yayım tarihi: 10.03.2023], https://gazeteoksijen.com/turkiye/wall-street-journal-yazdi-enkazdan-kurtarilan-bebekler-ve-mucizevi-bulusmalar-172544
[2] “Depremin en ağır bilançosu: 3 bin 500 çocuk yetim”, [yayım tarihi: 17 Temmuz 2023], https://abcgazetesi.com/depremin-en-agir-bilancosu-3-bin-500-cocuk-yetim-612261 krÅŸ. “Depremzede ve refakatçisiz çocuklar ne durumda?”, [yayım tarihi: 11.02.2023], https://www.bbc.com/turkce/articles/c8054znx9y9o
[3] "En kıymetli emanetler! Depremin en ağır bilançosu: 3 bin 500 çocuk yetim" (yayım tarihi: 17.07.2023), https://www.hurriyet.com.tr/gundem/en-kiymetli-emanetler-depremin-en-agir-bilancosu-3-bin-500-cocuk-yetim-42299809
[4] AÅŸağıdaki hadiste bu ilkenin mantığı çarpıcı biçimde ortaya konulmaktadır:
“Allah (c.c.) kıyamet gününde: “Ey âdemoÄŸlu! Ben hasta oldum da sen beni ziyaret etmedin.” diyecek. İnsan da “Ya Rabbi! Ben seni nasıl ziyaret edebilirim. Sen âlemlerin Rabb’isin.” cevabını verecek. Bunun üzerine Yüce Allah, “Hani filan kulum hasta oldu da sen onu ziyaret etmedin. Bilmez miydin ki onu ziyaret etseydin beni onun yanında bulurdun.” buyuracak. Allah, “Ey âdemoÄŸlu! Senden yiyecek istedim; beni doyurmadın.” diyecek. İnsan, “Ya Rabbi! Seni nasıl doyurabilirim ki? Sen âlemlerin Rabb’isin.” diyecek. Yüce Allah, “Hani filan kulum senden yiyecek istedi de sen onu doyurmadın. Bilmez miydin ki, onu doyursaydın, sevabını benim katımda bulacaktın?” buyuracak. Yine Allah, “Ey âdemoÄŸlu! Senden su istedim de bana su vermedin.” diyecek. İnsan, “Rabb’im! Ben sana nasıl su verebilirim! Sen âlemlerin Rabb’isin!” cevabını verecek. Yüce Allah: “Filan kulum su istedi de sen ona su vermedin. Ona su vermiÅŸ olsaydın bunun karşılığını benim katımda bulurdun.” buyuracaktır.” (Müslim, “Birr ve Sıla”, 43.).Buradan hareketle denebilir ki, bir kimsesize kimse olmak ve onu görüp gözetmek, Allah’ın himaye, rahmet ve gözetimi altına girmektir.
[5] Ahzâb 33/4.
[6] Ahzâb 33/5.
[7] “Koruyucu aile olmanın hükmü nedir?” https://kurul.diyanet.gov.tr/Cevap-Ara/886/koruyucu-aile-olmanin-hukmu-nedir [eriÅŸim: 24.02.2025]
Din İşleri Yüksek Kurulunun 6 Åžubat Depremi sonrası yaptığı bir açıklamada da bir çocuÄŸun gerçek ailesi ile arasında var olan kan bağıyla ortaya çıkan birçok hukuki sonucun, koruyucu aile ve evlatlık iliÅŸkisinde oluÅŸmayacağına dikkat çekilmektedir. Çocuk büluÄŸa erince koruyucu aile bireyleriyle mahrem olamacağı; çocuÄŸun koruyucu ailenin kütüÄŸüne alınmasnın ve gerçek ailesinin gizli tutulmasının doÄŸru olmadığı belirtilmektedir. “Din İşleri Yüksek Kurulundan "Koruyucu Aile" Açıklaması”, [yayımlanma tarihi: 18.02.2023], www.diyanethaber.com.tr/din-isleri-yuksek-kurulundan-koruyucu-aile-aciklamasi [eriÅŸim: 24.02.2025]
Din İşleri Yüksek Kurulu’nun İslam’ın evlat edinmeye bakışına iliÅŸkin açıklaması, seküler bir grup tarafından çığırtkanlıkla tenkit edilmiÅŸ, diyanetin fetvayı silmesi üzerine de ayrı bir çığırtkanlık yapılmıştır. ÖrneÄŸin Bk. https://tr.euronews.com/2023/02/17/diyanet-evlatlik-kurumuyla-ilgili-soruya-verdigi-fetvayi-tepkiler-uzerine-sildi [eriÅŸim: 24.02.2025] Öyle anlaşılıyor ki bu guruba göre, bir kamu kurumu olduÄŸu için DİB, İslam’daki yeri sorulan bir konuyu seküler rasyonaliteye göre açıklamalıdır.
[8] https://www.aile.gov.tr/koruyucuaile/sss-sayfasi [eriÅŸim: 24.02.2025]
[9] Görgülü, Ülfet, “Koruyucu Aile Uygulamasının İslam Hukuku Açısından DeÄŸerlendirilmesi”, İslam Hukuku AraÅŸtırmaları Dergisi, S 23 (2014), s. 45.
[10] www.koruyucuaile.org.tr/sikca-sorulan-sorular/ [eriÅŸim: 24.02.2025]
[11] Koruyucu aile programı uygulaması kapsamında devlet, himayeye alınan çocuklar için ödeme yapmaktadır. Din İşleri Yüksek Kurulu, bu paranın koruyucu aile tarafından alınmasının ve harcanmasının dinen caiz olduÄŸunu ifade etmiÅŸtir.
Koruyucu aile programı uygulaması kapsamında himayeye alınan çocuklar için devletin ödeyeceÄŸi paranın çocuÄŸa harcanması veya onun adına saklanması hâlinde koruyucu aile tarafından alınmasında dinî açıdan bir sakınca yoktur. Bununla birlikte, himaye eden ailenin fakir olması durumunda çocuk için verilen paradan makul ÅŸekilde istifade etmesi de câizdir. “Koruyucu aile kapsamında himayeye alınan çocuklar için devletin ödediÄŸi paranın alınmasında dinen bir sakınca var mıdır?”, [yayım tarihi: 12.07.2017], https://kurul.diyanet.gov.tr
Kur’an’da, yetimin mal varlığının bulunması ve ona bakan ailenin olması durumunda, yetimin malından harcama yapılabileceÄŸini bildirilmiÅŸtir:
“Evlenme çağına gelinceye kadar yetimleri [gözetip] deneyin. Onlarda akılca olgunlaÅŸma görürseniz, mallarını kendilerine teslim edin. "Büyüyecekler de mallarını alacaklar" diye israf ederek, tez elden mallarını yemeyin. Zengin olan iffetli davransın [dilenci gibi davranmaktan ve onların malını yemeÄŸe tenezzül etmekten çekinsin]. Fakir olan ise, maruf (ihtiyaca ve örfe uygun) ÅŸekilde yesin. Mallarını kendilerine verdiÄŸiniz zaman, bunu ÅŸahitler karşısında yapın. Hesap görücü olarak Allah yeter.” (Nisâ 4/6.)
İdeal olan, koruyucu ailenin devletin ödeyeceÄŸi paranın veya yetime miras kalan malın çocuÄŸa harcanması ve onun adına saklanmasıdır. Bununla birlikte koruyucu ailenin fakir ve muhtaç olması durumda bu paradan veya maldan makul ÅŸekilde yararlanmaları, ayete göre câizdir. Ancak buradaki harcama/yararlanma, vicdana uymayacak ölçüde olamaz.
[12] Ebu Davud, “Vesâyâ”, 4; Nesâî, “Vesâyâ”, 10.
[13] Rûm 30/30.
[14] İsrâ 17/70.
[15] Müslim, “İmare”, 1 35 ; Buharî, “Cihad”, 38.
[16] Buhârî, “Edebü'l-Müfred”, 59.
[17] Tirmizî, “Birr”, 14.
[18] Müslim, Zekât, 122.
[19] İbn hanbel, Müsned, IV, 27-28; VI, 307; Müslim, “Cenâʾiz”, 3, 4.
[20] Tirmizî, “Zekât”, 21.
[21] Suavi, Cüneyt, İki Cihan GüneÅŸi Peygamberimiz, s. 519-521.
[22] İbn Mâce, Edeb, 6.
[23] Müslim, Zühd 42. Konuyla iligli diÄŸer bir hadis de "Kimin üç kızı yahut üç kız kardeÅŸi olur da onlara iyi muamele ederse muhakkak Cennet'e girer." (Ebu Davud, “Edeb”, 130.) ÅŸeklindedir. Hadiste kızkardeÅŸ, babası öldüÄŸü için erkek kardeÅŸi tarafından bakımı üstlenen yetimdir.
[24] Buhari, Edeb, 24
[25] Buharî, “Edebü’l-Müfred”, 59.
[26] Buharî, “MeÄŸazi”, 43.
[27] Malik b. Enes, Muvatta, “Zekât”, 10.
[28] Buharî, “Edebü’l-Müfred”, 60.
[29] Ebu Davud, “Vesâyâ”, 8.
[30] İbn Mâce, “Zekât”, 24.
[31] Bakara 2/220.
[32] Bakara 2/220.
[33] Buharî, “Edeb”, 24; Tirmizî, “Birr”, 14; Ebu Davud, “Edeb”, 131.
[34] Tirmizî, “Birr” 14; İbn Mâce, “Edeb”, 6.
[35] Burada diÄŸer bir husus olarak altını çizelim ki baÅŸkasına yardım etmek, kendini benliÄŸini tedavi etmektir. İnsanî duyguları yaÅŸamak ve yaÅŸatmaktır. Bir hadiste, “EÄŸer kalbinin yumuÅŸamasını istiyorsan fakiri doyur, yetimin başını okÅŸa!” (İbn Hanbel, Müsned, II, 263, 387.) denir. Sevgi, sevgiyi doÄŸurur; merhametle yetiÅŸmek ÅŸefkat dolu bir yürek yeÅŸertir. Sevgi, ÅŸefkat, merhamet, gerçek incelik, nezaket gibi duyguları kaybetmemek için insan, ihtiyaç sahibi insanlarla, özellikle yetimlerle ilgilenmeli, onlarla duygudaÅŸlık yapmalıdır.
[36] Nisâ 4/9.
[37] “Deprem MaÄŸdurlarına KardeÅŸ Aile Olur Musunuz?”, https://yardimeli.org.tr/deprem-magdurlarina-kardes-aile-olur-musunuz-tr-1218.html
[38] UNICEF Türkiye Milli Komitesi, https://bagis.unicefturk.org
“Deprem Bölgesinde Okul Heyecanı” baÅŸlıklı sayfada (ts.), çocukların kırtasiyede dahil olmak üzere çeÅŸitli ihtiyaçlarının karşılandığı anlatılmakta, diÄŸer bir sayfa ise “Çocukları Unutmadık Pamuk Åžeker ve Oyuncak Dağıttık” baÅŸlığını taşımaktadır. www.sefkateli.org.tr/tr/cocuklari-unutmadik-pamuk-seker-ve-oyuncak-dagittik
23 Åžubat '23 tarihli açıklamada, DarüÅŸÅŸafaka Cemiyetinin, iÅŸ bankasının desteÄŸiyle 11 deprem ilinden çocukları (sınav yoluyla) kabul için program baÅŸlattığı yer almaktadır. www.darussafaka.org/haberler/depremzede-cocuklar-is-bankasinin-destegiyle-darussafakada-egitim-alacak ; https://www.darussafaka.org/haberler/depremden-etkilenen-cocuklarimizin-darussafakaya-kabul-kosullari-aciklandi
[39] “Bu bayram depremde yetim kalan çocuklar için en zor bayram olacak”, [yayım tarihi: 9 Nisan 2023], https://umutkervani.org.tr/haber/bu-bayram-depremde-yetim-kalan-cocuklar-icin-en-zor-bayram-olacak.html
[40] “Depremde evi yıkılan aileleri Hatay’daki Reyhanlı EÄŸitim Kampüsü’nde ağırlayan İHH İnsani Yardım Vakfı, depremzede çocuklar içinde kampüs içerisinde psikososyal destek çalışması yürütüyor.” “İHH’dan depremzede çocuklara psikososyal destek çalışması”, [yayım tarihi: 15.02.2023] https://ihh.org.tr/haber/ihhdan-depremzede-cocuklara-psikososyal-destek-calismasi ; “Yetim Vakfı Depremde Yetim Kalan Çocuklara Kol Kanat Geriyor” [yayım tarihi: 08.03.2023], https://yetimvakfi.org.tr/


